ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

29 Kasım 2013 Cuma

KARTAL ÇARŞISI

Elinizde çantanız, Yalova feribotundan inip sırtınızı tankerlerin demirlediği, Prens adalarının serpiştirildiği Marmara’ya dönerseniz önünüzde uzanan sahil yoluyla parkın ardındaki Kartal çarşısına bakıyor olursunuz. İskelenin hemen yanında yer alan self servis restoranının komşusu balıkçıları da çarşının uzantısı olarak kabul etmekte yarar var. Bağırış çığırış müşteri bulan dışa dönük esnafı, temiz tezgahları, taze balıkları, yeşillikle limon ihtiyacını karşılayan manavlarıyla aslında mekanın en renkli bölgesi burası.

            Karşıya geçip ilerlediğinizi varsayalım. Görmeye geldiğiniz dostlarınız Avrupa yakasında oturuyorlar, onlara bir şeyler almak istiyorsunuz. Birbiri ardı sıra dizilmiş onlarca çay bahçesinin adeta duvar oluşturarak yolunu gözlerden gizlediği çarşı içine sol yandan girdiniz. Ankara Caddesi. Kartal Merkez Camii’nin kıyısından başlayıp doğuya doğru uzanıyor yani Anadolu’ya. Zaten denizin görüntüsü de kesiliverdi. Sanki aniden bir kara kentine vardınız. Suyun kıpırtısı, o geniş ufuk, pervasız rüzgar kayboldu; ferahlık duygusu söndü. Hepsini topu topu iki yüz metre ötede bırakmamış mıydınız? Çok hızlı bir tekdüzelik, onun yarattığı durağanlık, yoğun şehir etkisi sardı etrafı. Gerçi İstanbul’un pek çok bölgesi böyle değil midir? Bir sokaktan diğerine aniden kişilik değiştirir. Metropolün şaşırtıcı değişkenliği burada da kendisini belli ediyor.

Hareketli bir yer. Eminönü Meydanı kadar olmasa da kalabalık. İnsanlar düzgün giyimli, ölçülü davranışlara sahip, görgülü, alçakgönüllü orta sınıf. Çoğu genç. Elini kolunu poşetlerle dolduran yok. Bakıp fiyat yokluyorlar, birkaç yere soruyorlar, karşılaştırıyor, abartmadan pazarlık ediyorlar. Giysi ve ayakkabı dükkanları hem kalite hem fiyat bakımından fena değil. Ev gereksinimleriyle mutfak eşyası satan iki üç büyücek mağaza var. Ancak ağırlığın elektronikçilerde olduğu fark ediliyor. Bir de üç adımda kendini gösteren bankalar. Neredeyse hepsinin şubesi mevcut. Yiyecek içecek yerleri sıradan. Öyle vitrininin önünde durduracak çapta pastane de göze çarpmıyor. Cadde genel olarak hoş doğrusu. Arnavut kaldırımlı, trafiğe kapalı. Kısaymış, hemen sonuna geldiniz. Dönüp biraz içerilere, paralelindeki genişçe caddeye sapıyorsunuz. Ortalık tenhalaştı. Araçlar geçiyor ama trafik sıkışıklığı yok. Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi karşınıza çıkıveriyor. Çarşı merkezinde olması dikkat çekici. Kadıköy Meydanındaki Haldun Taner Sahnesi gibi fakat daha küçük ölçekli. Yolun karşısında artık işlevi olmayan tren yolu, onun ardındaysa minibüs caddesi yer alıyor. Bakınıyorsunuz, elektronik eşya satışı yine yoğunlukta. Çiçekçi, kapsamlı bir şarküteri falan yok. Dostlara hediye bulunabilecekmiş gibi görünmüyor.

            Şu çok meydanlı ve çok merkezli İstanbul kentinde Kartal çarşısı ilçe meydanının büyüklüğüne, bölgenin nüfusuna, çevrede inşa edilmiş pek çok modern konuta oranla ufak kalıyor. Üstelik yakın zamanda gelişip çekici hale gelecekmiş gibi de görünmüyor. Bunda iki etken ön planda rol oynuyor sanırım. İlki metropolün doğu sınırına çok yakın olması (serhat şehirlerinin kendileri de çarşıları da her zaman alçakgönüllüdür), ikincisiyse adı Kadıköy – Kartal metrosu olmasına rağmen yeni yapılan raylı sistemin buraya erişmemesi hatta başka araçlarla bağlantısının bile olmaması. Yeterli donanımdaki iskeleye gelince: Seyrek sefer sayılı Yalova feribotu ile Büyükada, Heybeliada motor taşımacılığı dışında ıssız. Çarşının ulaşımı zor. Dolayısıyla sadece yanıbaşında oturanlarca kullanılıyor. Onlara gündelik gereksinimlerini karşılamak için yetiyor. Semt dışından geleni gideni yok. Talep artmayınca esnaf işini büyütmeye çalışmıyor, dükkanlar çeşitlenmiyor. İnsan düşünüyor; yerleşim açısından önemsenen, konut yatırımına öncelik verilen bir ilçenin merkezine neden ulaşım kolaylaştırılmaz? Olmadık sapa yerlere AVM yapılırken buraya neden düşünülmez? Hani ticaret önemliydi?


            İstanbul’u simli bir kumaş gibi düşünecek olursak Kartal çarşısı dokumanın sanki özellikle işlenmeden bırakılmış pırıltısız kısmına denk geliyor.

Hiç yorum yok: