ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

16 Kasım 2013 Cumartesi

KADIKÖY MEYDANI

İlk bilinen adı Kalkedonya (Körlerin Ülkesi) olan Kadıköy’ün ‘agora’sından bahsetmek istiyorum. Bir ucunda Karaköy – Eminönü, diğer ucunda Beşiktaş ve deniz otobüsü iskeleleri, ortasında Atatürk heykeli, yol kenarında Haldun Taner sahnesi olan mekandan değil; orası çekirdek. Gerçek meydan, gerinen bir kedi gibi uzanmış kollarıyla çarşı içine giriyor, Bahariye’ye kadar çıkıyor, Rıhtım caddesinin ardında otellerin, eski ahşap evlerin arasındaki dar sokaklara dalıyor, hafifçe Haydarpaşa’ya doğru ilerliyor. Tam anlamıyla bir toplanma yeri. Bu açıdan Taksim’den bile ileride.

            Geçmişi pek bilinmeyen bir alan burası. Ama sanki ruhu var; ‘Kadıköylü’ denilenlerin kimliğini içselleştirmiş. Pek çok başka kent parçası, yüklü tarihleri ile orada yaşayanlara kişilik kazandırırken burada olay tam tersi. Onu anlamak için önce Kadıköy’ün yerleşik insanlarını biraz tanımak lazım.

            İstanbul’un Anadoluluları sayılmalarına rağmen taşralı özelliği taşımazlar. Yani kökenleri ne olursa olsun duygusal anlamda büyük şehrin yerlisidirler. Bu nedenle içe çekilme, hemşerilik veya akrabalık ilişkilerine sıkı sıkı sarılıp çevreyi dışlama, tek başına hareket edememe gibi kısıtlayıcı özellikleri yoktur. Özgüvenlidirler. Hem yakınlarıyla hem de az tanıdıkları kişilerle dengeli ilişkiler kurarlar. Oturdukları yeri benimsemişlerdir. Semtlerini sahiplenirler ve sokaklarının çöpünden başıboş hayvanlarına, uygunsuz kentsel dönüşüm planlarından ulaşım altyapısına kadar her şeyiyle ilgilenirler. İstanbul’un en çok okuyan, tiyatro ve konsere giden sakinleridir. Zengini çoktur fakat sonradan görmesi azdır. Okuyup yazarak, çalışıp çabalayarak ortalamanın üzerinde gelir elde edenlerin önemli bir kısmı Kadıköy’de oturur. Bu nedenle eğitime önem verir, tembelleri sevmezler. Çoğu sözünün eridir. Farklılıklara karşı hoşgörü sahibi ama kuralsızlığa ödün vermeyen kentlilerdir. Avrupalı İstanbul’da sıklıkla gözlemlendiği gibi öykünmeci ya da boş verici değildirler. Bu koca metropolü kısmen uygar kılan esas kitle Kadıköylülerdir demek pek de abartılı olmaz sanırım.

            İşte meydan böyle özellikler taşır. Vapurdan inip betonuna ayak basıldığı andan itibaren baskın insani özelliklerini hissettirir. Barışçı bir kimliktir ortaya serilen; cıvıl cıvıl, hayat dolu, hareketli. Yerine göre şakacı, yerine göre ciddi. Dürüst, göründüğü gibi, ufku açık. Hızla işine koşuşturanlar, alışveriş yapanlar, çarşı lokantalarında yemek yiyenler, parklarda dinlenenler, sahaflarda kitap arayanlar, sinema salonlarında film izleyenler bu yaşayanlardan gelip yine yaşayanlara dönen dinginliği fark ederler. Sonuçta burası çok güçlü bir toplanma alanı olup çıkar.

Herkesin içinde yer almak istediği, başkalarıyla uyumu sergileyebileceğini ümit ettiği mekandır. Özellikle sosyal adalete inananların toplantı yeridir. Bir milyon kişiyi ağırlayabilecek kadar geniştir; Gazdan Adam Festivali’nde görüldü. İstanbul için özellikle Taksim ve çevresinde şekillenen toplumsal beklentilerin benimsenip içselleştirildiği, bir adım öteye taşınıp mutlu gelecek hayallerinin beslendiği merkezdir. Değişik ilçelerden gelenleri harmanlayıp kendi insanlarıyla tanışmalarını, kaynaşmalarını sağlar. Herkese kucak açar çünkü büyüktür, çok büyük, çok candan, manzarası muhteşem, sokakları sevimli, yiyecek içeceği bol ve bonkördür.

Coşku yarattığı, mıknatısı andırdığı için elbette ki herkesin dikkatini çekmekte. Eleştiri kültürü gelişmemiş olanlarca bozulması için gayret gösterilmeye başlandı bile. Haydarpaşa’nın özelleştirilmesi projesi içerisinde şu bir tanecik tam anlamıyla agoramızın da ‘fuar ve panayır alanı’ yapılması planlanmış. Atatürk heykeli kaldırılıp dönme dolap falan yerleştirilecek. Bu tip dönüşümlerde kondurulması kaçınılmaz alışveriş merkezi elbette inşa edilecek. En önemlisi birçok küçük parçaya bölünecek. Böylece kalabalık biber gazına, tazyikli suya gerek kalmadan dağıtılacak.

Meydan elden giderse Kadıköy ruhunu kaybeder, İstanbul ise ciddi anlamda sakatlanır diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: