ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

11 Kasım 2013 Pazartesi

HAYDARPAŞA GARI

Cansız varlıkların da tıpkı canlılar gibi güzel, dayanıklı ve işe yarar olmaları her zaman kimliklerini koruyabilecekleri anlamına gelmiyor. Çok göz önündeyseler içlerinin boşaltılıp duvar süsü haline getirilivermeleri işten bile değil.

            Haydarpaşa Garı’na gönderme yapıyorum. II. Abdülhamit’in emriyle iki Alman mimar tarafından 1908 yılında Bağdat Demiryolu’nun başlangıç istasyonu olarak tamamlanan o ihtişamlı yapıya. İnşası sırasında hem Alman hem İtalyan taş ustaları çalışmış. Sırf gemiler rahat yanaşsın, yanındaki limandan yükler sorunsuz indirilip bindirilebilsin diye önüne özel mendirek bile yapılmış. Bu uzun seti hemen su kuşları mekan tutmuş. Asla birbirlerine karışmadan cinslerine göre sıra sıra dizilip av kollayan kıpırtısız duruşları, İstanbul’un hallerinden biri diye çabucak benimsenmiş.

            Bozkırlardan trenle gelenleri mermer sahanlığında karşılamasıyla tanınıyor. Burası öyle geniş ki herkesin bavulunu, çuvalını, torbasını koyacak yer var. Yakınlarını özlemiş ya da özleyecek olanları yolcularla birlikte itiş kakışa gerek kalmayacak şekilde barındırabiliyor. Sonra yavaşça yüksek tavanlı, loş, vitraylı iç kısmına çekip denize doğru yönlendiriyor. Kimbilir kaç kişi ilk kez Haydarpaşa’dan denizi görmüştür? Kaç Anadolulu iç çekmiş, ürpererek önünde uzanan yeni yaşamı düşünmüştür.

            Hemen her gar gibi olmazsa olmaz bir lokantası var fakat pek meşhur değil. Peronlara doğru yönelen sıradışı yerleşimli masaları yüzünden elinde valiz acele edenlerle yemek yiyenler neredeyse iç içe, yan yana. Sanırım buraya bilen geliyor. İyi giyimli müdavimleri ve nazik garsonlarıyla gelenekselliğin sürdüğü bir yer. Ana yapı, özüne uyup kendisine renk katan bu lokantayı pek ön plana çıkartmadan kabullenmiş.
 
            Merdivenleri geniş ve beyaz. Deniz yönünden bakıldığında kuleli, esmerce taş binanın önünde açık renkleriyle gülümsüyorlar. Basamakları uzaktan yüksekmiş gibi görünse de aslında inip çıkanları hiç yormuyor. Olmasalardı, Nazım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları nasıl başlayıp nasıl gelişirdi ya da yazılır mıydı diye düşünüyor insan.

Vapur ve motor iskeleleri arasına yerleştirilmiş kara lokomotif hem künyesi gibi hem de süsü; çok yakışıyor. Küçük büfesi, kenarda bekleyen birkaç taksisi, her zaman oturup manzaranın tadını çıkartanı bulunan üç – dört bankı, tablasının ardında beklemeyen simitçisi ile suya çıkan meydanı çok alçakgönüllü ve sakin. Bence burası İstanbul’un içinden deniz geçtiğini en belirgin şekilde gösteren mekanların başında. Bir de bu kentin büyüklüğüne rağmen ağır hareketli olduğunu hatırlatıyor. Şehir hatları emektarlarının salınarak yanaşmaları, artık işlemeyen tüm trenlerin ama hele banliyölerin beş dakikadan az sürmeyen makas geçişleriyle tıslayarak durmaları, özellikle sabah saatlerinde işe koşuşturan kalabalığa biraz yavaşlamalarını telkin ediyor(du).

Birkaç kez önemli hasarlar görmüş ancak onarılmış. Yakın geçmişinde başına gelen en çarpıcı olay, 1979 yılında Independenta tankerinin bir gemiye çarparak çok yakınında patlaması sonucunda kurşun vitraylarının erimesi. Uzun da sürse özenli bir yenileme çalışmasıyla hepsi aslına uygun hale getirilmiş. Demek ki o zamanlar garın hala işlevini görmesi isteniyormuş. Çünkü sonraları, 2010 yılında geçirdiği yangında çatısı çökmüş, dördüncü katı kullanılamaz hale gelmiş ama pek ilgilenen olmamış.

Şimdi boş. Tren bitti, iskelesine yanaşan vapurlarla motorlar çok seyreldi. Ben de sanki bu sayfada portre çizmiyorum da natürmort çalışıyorum.

Tüp geçit ve üçüncü köprü projeleri nedeniyle ulaşım gereksiniminde yeri olmayacağına karar verilmiş gibi görünüyor. Yakınlarından jet süratiyle trenler geçecek, bizimki bakacak. Yetenekleri, deneyimi ve yeterliliği ölçüsünde yapabileceklerini bilip de çalışacak işyeri bulamayan harcanmışlar gibi bunalacak. Kentin özgün belleğindeki kimliğini, ‘limana dolaysız bağlanan gar’ olma özelliğini yitirdi. Bir de endişeli tabii. Başına neler gelecek? TCDD üst yönetimi özelleştirme idaresine başvurmuş. Otel olmak istemese bile ilerisi için ümit beslemesi mümkün mü?

Haydarpaşa Garı, tecavüzcüsüyle nişanı yapılmış da nikahı bekleyen genç kız kadar çaresiz.

Hiç yorum yok: