ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

14 Kasım 2010 Pazar

DÖRDÜNCÜ ÇOCUK (Olgunlaşmamış portre)

İfadesiz bakışları herkesi rahatsız ediyordu. Oysa dikkat edildiğinde koyu kahverengi gözleri, uzun, ok gibi kirpikleri güzel sayılabilirdi. İçi huzursuzluk vericiydi bu etkileyici gözlerin. Göz kapaklarını kırpmadan, parlamadan, donuk, sanki saklanmak isterlermişçesine bakıyorlardı. Ya da var olmamaları gerekirmişçesine.

O Anadolu kasabasının alçakgönüllü evlerinden birinde dördüncü kız çocuk olarak doğduğunda babası küçücük eline vuruvermişti.

"Niye gene kız? Nedir bu kaderim benim?"

Yedi çocuğun, beş kız ve iki erkek kardeşin anlamsız ara sıralarındaki istenmeyen cinsiyete sahip seçilmemiş bireylerinden biri olarak büyüdü. Akıllıydı ama bunca ezilmişlik elbette ki kişiliğinde yaralara yol açtı. Sonunda isyankar oldu. Kendi varlığını çevresine, en çok da kendi kendisine kanıtlamak için pek kimsenin denemeye yanaşmayacağı tehlikelere balıklama atladı. Paraşütçülüğe kalkışıp tanımadığı kişilerle birlikte okyanuslara yelken açmak gibi. Delicesine araba kullandıktan sonra uyumadan çalışıp ortalama geliri olanların altı aylık maaş tutarını bir yemek masasına yatırmak gibi. Gelişme bahanesiyle günde iki kitap okuyup dört film izleyerek beynini çöplüğe çevirmek gibi.

Sevilmek istediğini neredeyse bağırarak söyleyecekti. Diğer taraftan özgürlüğünü aile büyüklerinden parayla satın aldığını anlatıyordu herkese, yabancılara, bu bilgileri nasıl kullanacaklarını bilmediği kişilere. Evlendi, boşandı. Kocasından önce yalnız bir kişinin elini tuttuğunu nasıl da gururla söylüyordu! Hemen ardından da geniş görüşlülükten bahsediveriyordu. Öylesine durağan, duygusuz bir ses tonu vardı ki çevresindekiler karşısında ne tepki göstereceklerini bilemeden susuyorlardı. "Bu anlattıkların beni ne ilgilendirir?" diyen olmamıştı. Aslında işlek zekasıyla insanların çoğunun dedikoduyla beslendiğini kavramıştı. Böylece yöntemi buldu. Konuş ve dinlet. Canı sıkılan olursa edepsiz bir espri patlat, gül, geç. Ya da kalk, git. Sonra da günün, haftanın, ayın konusu ol. Dikkat çek. Kolay ün, sıradan hayat! Kendi içindekilere katlanabildiğin sürece sorun yok.

Onun gibilere acıyan, sevgiye bağımlılığını kendisine bağlılık olarak değerlendiren veya bunu çevresindeki insan sayısını arttırmak için kullanmak isteyen yandaşlar buldu elbette. Narsizme eğilimini fark ettiklerinin gönlünü hoş etti, somurtkan kimliksizleri gülümsetti, yardıma gereksinimi olmayanlara açıkça rüşvet kokan katkılarda bulundu. En önemlisi 'sinek küçüktür, mide bulandırır' deyiminin uygulamalı örneklerini yarattı. Yani içindeki korkuyla kıskançlıktan yoğurduğu kötülüğü karşılaşmaya katlanamadığı özgüven sahiplerine sinsice sıvadı, ortalamanın üzerindekileri beceriksizlere yem diye sunmanın yollarını buldu... Aranan kişi olmayı başardı. Gül gibi geçinip gidiyordu ki bir gün birisi çıktı; kalın, biçimsiz bacaklarının üzerine geçirdiği rüküş desenli siyah çoraplarıyla çekiştirip durduğu mini eteğine bakıp: "Köprüden önceki son çıkış mı?" deyiverdi. Bozuldu, üzüldü, dost bildiklerine sızlandı, yalnız kaldığında ağladı. Çevresine ördüğü duvar çatlamıştı ama yılmadı. Çatlağı sıvadı, yoluna devam etti.

Takdir edilmeye değer miktarda enerji harcıyor. Her davranışı öylesine içtenliksiz ki ne yaparsa yapsın mutlu olamıyor. Şimdi ev almak için uğraşıyor. Yerleştiğinde rahat uyuyabilecek mi?

İstenmeyen çocuk olarak büyümek zor. Erişkinlerin dünyasında bundan kurtulamamak daha da zor. Kendine saygısı olmayan üstelik bunu hem acemice hem saldırganca belli eden kişi en hafifinden gülünç oluyor. Peki, zarar vermemesi mümkün mü? Verdiği zarardan tatmin olması mümkün mü?

Gerçekten harcanmış ve giderek çirkinleşen bir insan. Ruhundaki solucana bakamıyor. Kurmacanın başı, ortası, sonu belli hayal edilmiş gerçekliğinde hapsolup kahramanlaşmak için sırasını bekliyor. Günü gelince olgunlaşacak, yeterince dönüşecek, gerilimin odak noktasında yer alacak ama sadece ikincil figür olarak. Öyle bir öyküde var olacak ki oluşumuna katkıda bulunduğu yazı okuyanlarca belki anımsanacak fakat o asla!

1 yorum:

penelope dedi ki...

merhaba
sonunda buradayım ve hemen bugün eklediğin öyküyü okudum ya da okumaya başladım galiba çünkü daha ben ne olduğunu anlamadan bitiverdi ...
eeeeeeeeeeeeeee... diye kalakaldım..
bu yorumu yalnızca bir "merhaba" olarak kabul et lütfen daha tam olarak ziyaret edebilmiş değilim sana olan mahcubiyetimden seninle konuşmaya başlaynca içimden dur yahu bunları aktarayım dedim
iyi pazarlar sevgiler... Semra