ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

30 Ekim 2010 Cumartesi

BOLERO

Uyandığında gözlerinin üzerine dökülmüş, dolaşmış saçlarını karıştırdı. Ağzında acı bir tat, dudaklarında tuhaf bir karıncalanma vardı. Doğrulup terliklerini giydi, banyoya gitti. Aynada yansıyan yüzünü gördü: Tıraşı uzamış, yanakları çökmüş, alnı kırışmış, kalın kaşlı, kemerli burunlu, sivri çeneli, orta yaşlı bir adam. Yakışıklı değil. Hiç olmamıştı zaten. İfadesi belirsiz, bakışları donuk. 'Bundan sonra ne olacak ki?' sorusu aklından geçerken iki yıldır kullandığı, kılları seyrelmiş diş fırçasına uzandı...

Uyandığında gözlerinin üzerine dökülmüş, dolaşmış, gür çalılar gibi inatçı, seyrelmek bilmeyen saçlarını karıştırdı. Akşamdan kalmış olmanın verdiği yorgunlukla ağzında acı bir tat, dudaklarında tuhaf bir karıncalanma vardı. Her sabah yaptığı gibi uzun uzun gerindikten sonra doğrulup eskimiş terliklerini giydi, banyoya gitti. Aynada yansıyan yüzünü gördü: Tıraşı uzamış, yanakları çökmüş, alnı kırışmış, kalın kaşlı, kemerli burunlu, sivri çeneli, esmer, orta yaşlı bir adam. Yakışıklı değil. Hiç olmamıştı zaten. Ama beş sene öncesine kadar kadınlara çekici geldiğini biliyordu. Duruşunu yitirmiş, her şey bitmişti. Şimdi ifadesi belirsiz, bakışları donuk. 'Bundan sonra ne olacak ki?' sorusu aklından geçerken iki yıldır kullandığı, kılları seyrelip biçimini kaybetmiş diş fırçasına uzandı...

Uyandığında gözlerinin üzerine dökülmüş, dolaşmış, gür çalılar gibi inatçı, koyu kahverengi, seyrelmek bilmeyen saçlarını karıştırdı. Güler bu hareketine bayılırdı. Akşamdan kalmış olmanın verdiği yorgunlukla ağzında acı bir tat, dudaklarında seviştikten sonra da ara sıra hissettiği tuhaf bir karıncalanma vardı. Her sabah yaptığı gibi uzun uzun gerindikten sonra doğrulup karısı son evlilik yıldönümlerinde aldığı için atmaya kıyamadığı eskimiş terliklerini giydi, banyoya gitti. Aynada yansıyan yüzünü gördü: Tıraşı uzamış, yanakları çökmüş, alnı kırışmış, kalın kaşlı, kemerli burunlu, sivri çeneli, esmer, orta yaşlı bir adam. Yakışıklı değil. Hiç olmamıştı zaten. Ama beş sene öncesine kadar kadınlara çekici geldiğini biliyordu. O zamanlar dik omuzları, gülünce pırıl pırıl parlayan beyaz dişleri, özgüveni vardı. Dişleri hala yerindeydi fakat artık gülümsemiyordu bile. Kamburu çıkmış, duruşunu yitirmiş, her şey bitmişti. Şimdi ifadesi belirsiz, bakışları donuk. 'Bundan sonra ne olacak ki?' sorusu aklından geçerken iki yıldır kullandığı, kılları seyrelip biçimini kaybetmiş diş fırçasına uzandı...

Uyandığında gözlerinin üzerine dökülmüş, dolaşmış, gür çalılar gibi inatçı, koyu kahverengi, seyrelmek bilmeyen saçlarını karıştırdı. 'Güler bu hareketime bayılırdı' diye düşündü. Sabahları ayaklanan tutkuları hep o saçlarını karıştırdıktan sonra ortaya çıkardı. Akşamdan kalmış olmanın verdiği yorgunlukla ağzında acı bir tat, dudaklarında seviştikten sonra da ara sıra hissettiği tuhaf bir karıncalanma vardı. Hep yaptığı gibi uzun uzun gerindikten sonra doğrulup karısı son evlilik yıldönümlerinde aldığı için atmaya kıyamadığı eskimiş terliklerini giydi, banyoya gitti. Aynada yansıyan yüzünü gördü: Tıraşı uzamış, yanakları çökmüş, alnı kırışmış, kalın kaşlı, kemerli burunlu, sivri çeneli, esmer, orta yaşlı bir adam. Kırk mı altmış mı? Tahmin etmek imkansız. Yakışıklı değil. Hiç olmamıştı zaten. Ama beş sene öncesine kadar kadınlara çekici geldiğini biliyordu. O zamanlar dik omuzları, gülünce pırıl pırıl parlayan beyaz dişleri, en önemlisi özgüveni vardı. Dişleri hala yerindeydi fakat artık gülümsemiyordu bile. Gülecek bir şey bulamıyordu. Kamburu çıkmış, duruşunu yitirmiş, her şey bitmişti. Şimdi ifadesi belirsiz, bakışları donuk. 'Bundan sonra ne olacak ki?' sorusu aklından geçerken Güler'in: "Sakın kendini bırakma" dediğini hatırladı; iki yıldır kullandığı, kılları seyrelip biçimini kaybetmiş diş fırçasına uzandı...

Uyandığında gözlerinin üzerine dökülmüş, dolaşmış, gür çalılar gibi inatçı, koyu kahverengi, seyrelmek bilmeyen saçlarını karıştırdı. 'Güler bu hareketime bayılırdı' diye düşünürken içinin acıyla burkulduğunu hissetti. Sabahları ayaklanan tutkuları hep o saçlarını karıştırdıktan sonra ortaya çıkardı. Bu sabahsa sadece bezgindi; çoktandır alıştığı gibi. Akşamdan kalmış olmanın verdiği yorgunlukla ağzında acı bir tat, dudaklarında seviştikten sonra da ara sıra hissettiği tuhaf bir karıncalanma vardı. Hep yaptığı gibi uzun uzun gerindikten sonra doğrulurken bacaklarına baktı. Gençliğindeki sert uyluk kaslarının gevşediğini fark etti. 'Spor yapmalıyım.' Omuz silkip karısı son evlilik yıldönümlerinde aldığı için atmaya kıyamadığı eskimiş terliklerini giydi, banyoya gitti. Aynada yansıyan yüzünü gördü: Tıraşı uzamış, yanakları çökmüş, alnı kırışmış, kalın kaşlı, kemerli burunlu, sivri çeneli, esmer, orta yaşlı bir adam. Kırk mı altmış mı? Tahmin etmek imkansız. Yakışıklı değil. Hiç olmamıştı zaten. Ama beş sene öncesine kadar kadınlara çekici geldiğini biliyordu. O zamanlar yani Güler hayattayken dik omuzları, gülünce pırıl pırıl parlayan beyaz dişleri, en önemlisi özgüveni vardı. Dişleri hala yerindeydi fakat artık gülümsemiyordu bile. Bir hüzün bulutu kaplamıştı çevresini, gülecek bir şey bulamıyordu. İğne batırılmış balon gibi sönmüştü. Kamburu çıkmış, duruşunu yitirmiş, her şey bitmişti. Şimdi ifadesi belirsiz, bakışları donuk. Ne sevinci ne üzüntüyü paylaşacak kimsesi yok. 'Bundan sonra ne olacak ki?' sorusu aklından geçerken Güler'in: "Sakın kendini bırakma" dediğini hatırladı; iki yıldır kullandığı, kılları seyrelip biçimini kaybetmiş diş fırçasına uzandı...

Uyandığında gözlerinin üzerine dökülmüş, dolaşmış, gür çalılar gibi inatçı, koyu kahverengi, seyrelmek bilmeyen saçlarını karıştırdı. Elinin başına temasıyla dinmek bilmeyen özlemi canlanıverdi. 'Güler bu hareketime bayılırdı' diye düşünürken içinin acıyla burkulduğunu hissetti. Sabahları ayaklanan tutkuları hep o saçlarını karıştırdıktan sonra ortaya çıkardı. Nasıl zevkle dokunurlardı birbirlerine! Bu sabahsa sadece bezgindi; çoktandır alıştığı gibi. Uzun süre önce kaybettiği o pürüzsüz beyaz tenli çocukluk aşkını, sevgili hayat arkadaşını anımsamak bile erkekliğini uyandırmıyordu. Akşamdan kalmış olmanın verdiği yorgunlukla ağzında acı bir tat, dudaklarında seviştikten sonra da ara sıra hissettiği tuhaf bir karıncalanma vardı. Bu toplantılara gitmek istemiyordu, rakıyı sevmiyordu ama arkadaşları peşini bırakmıyorlardı. Hep yaptığı gibi uzun uzun gerindikten sonra doğrulurken bacaklarına baktı. Gençliğindeki sert uyluk kaslarının gevşediğini, baldırlarındaki tüylerin kısmen döküldüğünü fark etti. Hızlı yürüdüğünde ağrısı oluyordu. 'Önce doktora gitmeli sonra da spora başlamalıyım'. Ciddi değildi, yapmayacağını biliyordu. Omuz silkip karısı son evlilik yıldönümlerinde aldığı için atmaya kıyamadığı eskimiş terliklerini giydi, banyoya gitti. Işığı yakmadan önce duraksadı: 'Göz bebeklerimdeki boşlukla karşılaşmaktan bıktım.' Kendini zorladı, içeriye girdi, aynada yansıyan yüzünü gördü: Tıraşı uzamış, yanakları çökmüş, alnı kırışmış, kalın kaşlı, kemerli burunlu, sivri çeneli, esmer, orta yaşlı bir adam. Kırk mı altmış mı? Tahmin etmek imkansız. Yakışıklı değil. Hiç olmamıştı zaten. Ama beş sene öncesine kadar kadınlara çekici geldiğini biliyordu. Bundan hoşlanırdı. Fırsat buldukça güzellere kur da yapardı. Yine de ufak tefek flörtleri saymazsa Güler'i gerçek anlamda aldatmamıştı. O zamanlar yani Güler hayattayken dik omuzları, gülünce pırıl pırıl parlayan beyaz dişleri, en önemlisi özgüveni vardı. Dişleri hala yerindeydi fakat artık gülümsemiyordu bile. Bir hüzün bulutu kaplamıştı çevresini, gülecek bir şey bulamıyordu. İğne batırılmış balon gibi sönmüştü. Zayıflayıp kurumuş, kamburu çıkmış, duruşunu yitirmiş, her şey bitmişti. Şimdi ifadesi belirsiz, bakışları donuk. Ne sevinci ne üzüntüyü paylaşacak kimsesi yok. Aslında istemiyor, insanları yanına yaklaştırmıyor. 'Bundan sonra ne olacak ki?' sorusu aklından geçerken Güler'in: "Sakın kendini bırakma" dediğini hatırladı; iki yıldır kullandığı, kılları seyrelip biçimini kaybetmiş diş fırçasına uzandı...

1 yorum:

jade dedi ki...

çok güzel olmuş. teknik çok hoş. okurken acaba ne eklendi, ne eksik kalmıştı sürprizleri çok etkili. kesinlikle çok başarılı! okuyucu devamını ve başkalarını ister...