ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

17 Eylül 2010 Cuma

PİŞMANLIK ÖYKÜLERİ

Henüz okula başlamamıştı. Bir sabah ekmek almaya giderken kaldırımda kulağı mandallı, uyuklayan, tanımadığı bir köpek gördü. "Merhaba" diye selamladı. Köpek başını bile kaldırmadı. Bu onu yolundan çevirmedi. Dönüşte ekmeğin köşesini köpeğin önüne attı. Geç kalmıştı, yiyor mu diye bakmadan eve koştu. Annesine heyecanla olanları anlattı ama köşeyi onun kemirdiği suçlamasıyla karşılaştı. Gerçeği kanıtlayamayınca çok utandı. Bu anı beynine kazındı, kaldı. Bir daha kimseye doğruyu söyleyemedi.

Kırmızı ışık yanmıştı. Krem rengi takımını giymiş genç kadın, yeni yıkattığı beyaz arabasının gazına bastı. Son anda durup soldan akacak trafiği kırk beş saniye süreyle beklemek istemediği için hızlandı. Ancak o anda, dört yolun karşı tarafında yetmiş sekiz yaşındaki eski terzi, hünerli, sevecen ev hanımı caddeye adımını atmıştı. Bir an bakışları karşılaştı. Tomris teyze yere düşüp başını betona çarpmadan önce 'keşke durduklarından emin olsaydım' diye aklından geçirdi; sonrasını hiç hatırlamadı. Diğeri ise bir daha araba kullanamadı.

Karı koca kavga ediyorlardı, hem de nasıl! Sonunda kadın yatak odasına gitti, hızla kapıyı çarptı. Adamsa biraz hava almak için dışarıya çıktı. Geceydi. Dört sokak lambasından ikisi bozuktu. Bir sigara yakıp hızlı hızlı yürümeye başladı. Köşedeki eski, yıkılmak üzere olan ahşap evin önünden geçerken üç delikanlının kendisine doğru ilerlediğini gördü. On dört, on beş yaşlarında çocuklardı. Metruk evde tinercilerin kaldığını biliyordu ama konduramadı. Ellerindeki bıçakları son anda fark etti. Öldürücü darbeyi yemeden önce: 'Ne vardı Ayşe'ye kızıp da evden çıkacak?' diye düşündü. Ayşe ise olanları öğrendikten sonra bir daha yüksek sesle konuşamadı.

Çocuğun ateşi yüksekti. Annesi soğuk suya batırdığı havluları alnına, koltukaltlarına, kasıklarına koydu. Baba işten yeni dönmüştü, yorgundu. Hastaneye sabah gitmeye karar verdiler. Gece yarısını geçerken küçük bedende kasılmalar başladı, ağzından köpükler geldi. On beş dakika içinde acil servise ulaştılar. Müdahale edildi. Ama Alican bir daha gülmedi ve yürüyemedi. Onu beslerken, egzersizlerini yaptırırken, yatağına taşırken içlerindeki azabın bitmesi için yakarıp durdular.

Bir kasaba lisesinden başarıyla mezun olmuştu. Araştırmacı olmak istiyordu. Ailesi yoksuldu. İstediği üniversitenin biyoloji bölümüne girdi, birincilikle bitirdi. Yerler başkalarınca tutulmuştu, fakültede kalamadı. Paraya ihtiyacı vardı; bir hastaneye depo memuru olarak girdi. İş arkadaşlarının belden aşağı esprilerine gülerken: 'Daha gerçekçi bir tercih yapsa mıydım acaba?' sorusu aklını kurcalayıp duruyordu.

Yurtdışından yeni dönmüştü. Kendisini gelişmiş, değişmiş, deneyimli hissediyordu. Öğrendiklerini aktarmak için uğraşacaktı. Bölüm başkanı değişmişti. Ondan ortalamanın üzerinde bir şey beklenmediğini, istenmediğini, engellendiğini fark etti. Uğraştı, kimse ilgilenmedi. Başka bir kuruma geçemedi. Tıkanıp kaldı. Yaptığı işin önemi kalmamıştı, getirdikleri kendisiyle birlikte sönüp gidecekti. Mesleğini terk etti. 'Devam etseydim ne olurdu?' sorusundansa hiç kurtulamadı.

Severek evlenmişlerdi. İkisinin de çok istedikleri kızları yeni doğmuştu. Eskisinden fazla çalışması gerekiyordu. Karısının tek başına bebekle başa çıkamadığını, zorlandığını, destek istediğini göremiyordu. Bir yıl sonra uzaklaştıklarının farkına vardı. Toparlanamadı, aldırmadı; iki yıl geçmeden ayrıldılar. Boş eve girdiğinde kaybettiklerinin acısı ile yanıyordu.

Hastalandığını telefonla öğrendi. Çok uzaktaydılar, gidemedi. Buluştuklarında aylar geçmişti. Kilo vermiş, güçten düşmüş, özgüvenini kaybetmişti. Bütünleşerek kucaklaştılar ancak eskisi gibi sevişemediler. Erkek çok üzüldü. Kadını kırdı ve kendisine baktırmak istemediğini söyledi. Bunu kabullenememişti. Arada sırada dostça görüşme isteğini de o geri çevirdi. Yokluğunu, kolunu veya bacağını yitirmiş gibi yaşadı. Şimdi ise hiç aklından çıkmıyor. Arkadaşça devam etselerdi yeniden başlayabilirler miydi acaba?

1 yorum:

jade dedi ki...

sevgili arkadaşım, devamını bekliyorum...