ŞÖYLE BİR BAKMAK İÇİN BİLE OLSA HOŞ GELDİNİZ!
Resimlere çok takılmayacağınızı umuyorum. Bu blog yazı için var oldu.

24 Ağustos 2010 Salı

KURGULANMIŞ BİR KADIN PORTRESİ

Etine dolgun, düzgün bacaklı bir kadın. Beli kalın, kalçaları geniş, göğüsleri büyük, biraz da sarkık. Onları toparlayan marka sütyenler giyiyor, dekoltesini de açıyor. Genellikle mini etek oluyor üzerinde. Derli toplu oturmamaya sanki özellikle özen gösteriyor gibi. Saçları kıvır kıvır, uzun, sarı boyalı. Teni buğday; tipik Türk sarışını. Eli sıklıkla başında geziniyor. Yüzü fena değil, çirkin sayılmaz. Makyajla hoş görünüyor.

Capcanlı, kıpır kıpır. Aklına gelen her şeyi olduğu gibi söylüyor. Çok konuşuyor. Eleştirileri acımasız fakat eleştirilmeye tahammülü yok. Çabucak yakınlık kurup insanlarla içli dışlı oluyor. Ufak kırgınlıklarla da uzaklaşıveriyor.

Erkekleri çekiyor. Bacakları mı, fütursuzluğu mu, iniş çıkışlarının duygusallık gibi algılanması mı, belli değil. Kimsede karar kılamıyor. İdeal prensini bekliyor tam olarak ne istediğini bilemeden.

Kırkını yeni geçmiş. Cildindeki gözenekler büyümeye başlamış, göz kenarlarında ince çizgiler oluşmuş, boynu hafifçe sarkmış. Yanaklarının, dudaklarının yirmi yıl önceki o gül rengi solmuş. Çok önemli değil ama onu telaşa düşürüyor. Gecikmişlik hissi üzerinden akıyor sanki. Hep bir yerlere yetişme ya da yetişememe duygusu içinde. Kendisini yiyip bitiriyor.

"Aşık olmam lazım, hemen!" diyor. Ismarlama aşk! Belki de bunu erkeklere belli ettiği için onca adam etrafında pervane gibi dönüyor, kim bilir? Niçin kullanmasınlar ki?

İyi bir işi var. Ruhunu yaptığı işe asla katmıyor. İşi 'iş' diye kabul ediyor, elbise gibi giyip çıkartıyor. Parayı önemsemiyormuş gibi davransa da çevresindeki insanlarla tartışmalarının esas nedeni hep para oluyor. Evi düzenli, gösterişli ve bakımlı. 'Ütülü gömleklerin temsilcisi!'

Kıskanç. Gıpta etmiyor, doğrudan 'neden bende yok?' duygusuna giriveriyor. Aklına hitap edilebiliyor gerçi, bu da bir nefes alma zamanı tanıyor diğer kişilere; hiç yoktan iyi! Aklı ile duyguları sık sık çarpışıyor, kazanan daima duygular oluyor. Beğenme, hoşlanma, hoşgörü, empati yok hayatında. Tutku ve nefret var. İki uçta salınıp duruyor.

Zor bir insan. Bazı yakın arkadaşlara sahip. Sanki onları zorla tutuyor gibi. Çok sık arıyor, aranmak için bahaneler yaratıyor. O istemeden kurtulmak imkansız sayılır.

Hoş sohbet. Kıvrak zekalı, esprili, ağzının içine baktırmasını biliyor. Bol jestli, mimikli konuşuyor. Seyretmesi, dinlemesi keyif veriyor. Yalnız bir süre sonra karşısındaki de bir şeyler anlatmak istiyor, o zaman konuyu değiştiriveriyor.

Okuyor, spor yapıyor, geziyor, hep kalabalık içinde ama çok tatminsiz. Arayıp duruyor. Dışarılara bakınırken kendisinin farkında mı? Asla yetinmesini bilmiyor.

Tutumlu. Savurganlık yapmıyor. Gerçekçi de. Güvende olacak kadar tutunanlardan.

Tuhaf bir şekilde dürüst. Kendisine özel, açıklamak istemediği kişisel şeyler dışında yalan söylemiyor, kimseyi dolandırmaya kalkışmıyor. Hırslı olmasına rağmen elde etmek istedikleri için doğrudan çarpışmayı seçiyor. Dolaylı veya uygunsuz yollara sapmıyor. Özgüveni tam. Egosu çok yükseklerde.

Değerbilir bir yanı var. Yapılan iyilikleri unutmuyor, aynı şekilde karşılık vermeye çalışıyor. Fakat bu onu zorluyor ve sıkıyor sanki. Görevden hoşlanmıyor.

Kötüler ve kötülüklerle uğraşmayı daha fazla seviyor. Kinci. İntikam planları kuruyor. Neyse ki uygulamaya üşeniyor. Aynı zamanda dedikoducu. 'Ağzında bakla ıslanmıyor' deyimi onu tarif etmek için icat edilmiş herhalde.

Güçlü bir karakter. Varlığı hep belli oluyor. Çekimini hissetmemek imkansız. Güneşi andırıyor. Bu nedenle de biraz dikkatli yaklaşmayı hatta çok yaklaşmamayı gerektiriyor. Hele kızgın zamanında sırtını dönüp uyumaya hiç gelmez; yakıp kavuruverir aldırmadan.

İkiyüzlü, dost görünüp ne sakladığı belli olmayan insanlara elbette ki tercih edilir.

Mutlu olmaya hakkı var. Bu huzursuzluk, kısmen de dengesizlikle nasıl becerecek acaba?

Belki de sonunda öykü ya da roman kahramanı olup ölümsüzlüğe ulaşır.

Hiç yorum yok: